Preview only show first 10 pages with watermark. For full document please download

“târîh-i Güzîde’ye Göre Sâmânîler”, Türk Kültürü Araştırmaları Dergisi, Yıl 49, Yeni Seri Cilt Iv, Sayı 2, (güz 2011), S.151-174.

“Târîh-i Güzîde’ye Göre Sâmânîler”, Türk Kültürü Araştırmaları Dergisi, Yıl 49, Yeni Seri Cilt IV, Sayı 2, (Güz 2011), s.151-174.

   EMBED


Share

Transcript

   Türk Kültürü 2011/2: 151-174.   © Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Ankara 2011.   TÂRÎH- İ GÜZÎDE’YE GÖRE SÂMÂNÎLER  Erkan GÖKSU   Gaziosmanpaşa Üniversitesi Özet: 1329-  30 (H.730)’da Hamdullah Müstevfî  -  i Kazvînî tarafından kaleme alınan Târîh-i Güzîde   , altı bâbdan oluşmaktadır. Eserin dördüncü bâbının ikinci faslı Sâmânîlere ayrılmıştır.   Sâmânîler, 874-  1005 yılları arasında Horâsân ve Maverâü’n  -  nehr’de hüküm sürmüşlerdir. Kurdukları güçlü ordu ve düzenli devlet teşkilatı ile bölgede güçlü bir hâkimiyet tesis etmişlerdir. Devletin başkenti Buhârâ, İslâm âleminin en önemli ilim, kültür ve tic  aret merkezlerinden biri hâline  gelmiştir. Sâmânîlerin bölgede tesis ettikleri nizâm, devletin çöküşünden sonra da devam etmiştir. Daha sonra bölgede kurulan Gazneli, Karahanlı ve Selçuklu devletleri, Sâmânî devlet teşkilatından etkilenmiş ve örnek almışlardır.   Bu çalışmada Târîh-i Güzîde  ’de yer alan “Sâmânîler” bölümü tercüme edilmiş, eserde verilen bilgiler diğer kaynaklarla karşılaştırılmış, ayrıca gerekli görülen not ve açıklamalar eklenmiş ve böylece konuya ilgi duyan araştırmacılar için muhtasar bir Sâmânîler Devleti tarihi oluşturulmaya  çalışılmıştır.    Anahtar Kelimeler  : Târîh-i Güzîde, Hamdullah Müstevfî-i Kazvînî, Sâmânîler Devleti, Buhârâ, Horâsân, Maverâü’n  -nehr The Sâmânids According to Tarikh-i Guzida     Abstract: Tarikh-i Guzida, written by Hamd Allah Mustawfi-i Qazwini in AH 730/AD 1329-30, consists of six bâbs (chapters). In the sixth section of the second chapter, the book deals with the Sâmânids. Sâmânids ruled in Khorasan and Transoxiana in 874-1005 period. With the regular army and the  powerful state organization established in the region they have established a strong dominance. Bukhara the capital of the state, has become one of the most important city in terms of science, culture and trade in Islamic world. Order established by the Sâmânids in the region, continued after the collapse of the state. Later Ghaznavids, Qarakhanids and Seljukids impressed the Sâmânids administrative organization and took it as a guide. In this study, translated “The Samanids” section in Tarikh  -i Guzida. Comparing the information of other sources by the information of contained in this work, added notes and comments. Thus, were asked to create a brief history of Sâmânids State for researchers who interested in the subject. Key words  : Tarikh-i Guzida, Hamdullah Mustawfi-i Qazwini, Sâmânid State, Bukhârâ, Khorâsân, Transoxiana Müellif ve Eseri Hakkında   Târîh-i Güzîde ’nin yazarı Hamdullah Müstevfî - i Kazvînî, 1281 (H.680)’de Kazvîn’de doğdu. Arap asıllı Şiî bir ailenin çocuğu olan Hamdullah, Kerbela’da Hz. Hüseyin’in   saflarında savaşarak ölen Hürr b. Yezîd er  - Riyâhî’nin ahfadındandır. Ailesi onun doğumundan önce Kazvîn’e yerleşmişti. Büyük dedesi Emînü’d -dîn  Nasr, dedesi ve babası Irak müstevfîliği görevinde bulunduğundan, ailesine   Erkan GÖKSU 152 “  Müstevfîyân ” lakabı verilmişti. Hamdullah'ın kardeşi Zeynü’d -dîn Muhammed de İlhanlıların meşhur vezîri Reşîdü’d - dîn Fazlullah tarafın dan müstevfî tayin edilmişti. İyi bir eğitim aldığı anlaşılan Hamdullah, Olcaytu zamanında iyi bir kâtip olarak dikkat çekti. 1311’de Kazvîn, Ehber, Zencân ve Târimeyn’in mâlî işlerinin teftişiyle görevlendirildi ve bu münasebetle Sultâniye, Tebriz, Bağdâd, Isfahân ve diğer bazı şehirlere giderek buralardaki kütüphanelerde araştırma yapma fırsatı  buldu. Başta İlhanlı vezîri meşhur Reşîdü’d -dîn Fazlullah olmak üzere dönemin tanınmış âlim ve idarecilerinin ilim meclislerine katılan Hamdullah Kazvînî, Reşîdü’d - dîn’in dikkatini çekti ve dîvân - ı vezâret nâibliğine atandı. Reşîdü’d -dîn öldürülmesinden sonra diğer âlimler gibi o da gözden düştü. Ancak bir müddet sonr a Ebu Saîd Bahadırhan’ın, Reşîdü’d - dîn’in oğlu Gıyâsü’d - dîn Muhammed’i vezîr tayin etmesi (1328) üzerine onun hizmetine girdi. Gıyâsü’d - dîn Muhammed’in ölümünden sonra devlet hizmetinden ayrıldı ve M.1340 (H.740) tarihinde Kazvîn’de öldü. 1   İlhanlılar döneminde İrân’da yetişen son tarihçi olan Hamdullah Kazvînî’nin, günümüze kadar ulaşan üç eseri bulunmaktadır. Bunlardan “ Târîh-i Güzîde ”yi 1   Müellifin hayatı hakkında geniş bilgi için bkz., V. F. Büchner, “al - Kazwini”,  E. J. Brill’s First Encyclopaedia of Islam , 1913-1936, Leiden: E. J. Brill, Volume IV, s.844-845.; Bertold Spuler, “Hamd Allâh Mustawfî Kazwînî”, The Encyclopaedia of Islam New Edition (EI  2 ) , III, Leiden:Brill, 1986, s.122.; Charles Melville, “Hamd - Allâh Mostawfî”, Encyclopaedia Iranica , Vol:XI, Fasc:6, [ http://www.iranica.com/newsite/articles/v11f6/ v11f6033.html ]; Zeki Velidî Toga n, “Hamdullah Mustavfî”,  İ  slam A nsiklopedisi (İA) , V/1, MEB Yay., İstanbul 1992., s.186 - 188.; Abdülkerîm Özaydın, “Hamdullah el - Müstevfî”, XV,  Diyanet İslam Ansiklopedisi (DİA ) , İstanbul 1997., s.454.; Şemseddin Günaltay,  İslam Tarihinin Kaynakları -Tarih ve Müverrihler  , İstanbul, 1991., s.309-319.; Ra mazan Şeşen,  Müslümanlarda Tarih- Coğrafya Yazıcılığı , İstanbul 1998., s.240 -242.; V. V. Barthold,  Moğol İstilasına Kadar Türkistan , (Haz. Hakkı Dursun Yıldız), TTK Yay., Ankara 1990., s.52.   TÂRÎH- İ GÜZÎDE’YE GÖRE SÂMÂNÎLER    153 1329- 30 (H.730)’da “  Zafernâme ”yi 2  1334- 35 (H.735)’te ve “  Nüzhetü’l  -Kulûb ”u da M.1339- 40 (H.740)’ta tamamlamıştır. 3  Müe llifin Reşîdü’d - dîn’in oğlu Gıyâsü’d - dîn’e ithaf ettiği Târîh-i Güzîde ,  peygamberler tarihi, eski İrân tarihi, Hz. Muhammed ve halîfeler tarihi, İslam devrinde İrân ve Turan hanedanları tarihi, âlimler/şairler ve Kazvîn tarihi olmak üzere altı bâbdan oluşmaktadır. Eserin ana kaynağı, Reşîdü’d - dîn’in “ Câmi‘ü’t  -Tevârîh ”idir. Bunun dışında et - Taberî’nin “ Târîhü’l  - Ümem ve’l  -Mülûk  ”, İbnü'l - Esîr’in “ el-  Kâmil fi’t  -Târîh ”, Ata Melik Cüveynî’nin “ Târîh- i Cihângûşâ ”, Zahîrü’d - dîn Nîşâbûrî’nin “ Selçûknâme ” ve Rüknü’d -dîn el- Cüveynî’nin “  Mecma‘u  Ensâbi’l  -Meslek  ”i gibi günümüze ulaşmayan bazı eserlerden de istifade ettiği anlaşılmaktadır. 4   Ancak müellifin, bu kaynaklardan derlediği bilgilere ilaveler yaptığı ve ana kaynağı olan “ Câmi‘ü’t  -Tevârîh ”in bittiği 1310 -11 (H.710) 2   Zafernâme, Hz. Peygamber'den başlayarak (1334) yılına kadar ge len 75 bin beyitlik manzum bir tarihtir. Müellif kırk yaşında yazmaya başladığı bu eserini H.735/M.1334 -35 tamamlamıştır. Her biri müstakil bir eser şeklinde üç ciltten oluşan kitabın “  Kısmü'l  -  İslâmiyye min Kitâbi Zafernâme " başlıklı 25 bin beyitlik I. cildinde Asr- ı saâdet, Hulefâ - yi Râşidîn, Emevîler ve Abbâsîler dönemleri anlatılmaktadır. “  Kısmü'l  -ahkâmiyye min  Zafernâme fî zikri'l-Acem ” başlığını taşıyan 20 bin beyitlik II. ciltte Saffârîler, Samânîler, Gazneliler, Gurlular, Deylemliler, Büyük Selçuklular, Anadolu Selçuklu ları, Hârezmşâhlar, Fars Atabegleri (Salgurlular) ve Kirmân'da hüküm süren Kutluğhanlılar hakkında bilgi verilmektedir. 30 bin beyitten meydana gelen III. ciltte ise “  Kısmü's -sultâniyye min Kitâbi Zafernâme fî zikri'l-  Moğol  ” başlığı altında Türklerin ve Moğolların menşeinden, Oğuz Han'dan, Cengiz Han'dan, onun atalarıyla ahfadından ve 1331 yılına kadar gelen İlhanlı tarihinden bahsedilmektedir.   3  Müellif,  Nüzhetü’l  -Kulûb ’ta, Ahmed b. Ebu Abdullah’ın “ et-Tibyân ”, İbn Hurdazbih’in “ el-  Mesâlik ve’l  -Memâlik  ”, Ebu Zeyd el - Belhî’nin “ Suverü’l  -Ekâlim ”, Ebu’l - Fidâ’nın “ Takvîmü’l  -Buldân ”, Zekeriyya el - Kazvînî’nin “  Acâ’ibu'l  -  Mahlûkât ve Garâ’ibu'l  - Mevcûdât  ” ile “  Âsâru'l-  Bilâd ve Ahbârü’l  -  İbâd  ” ve İbnü’l - Belhî’nin “ Farsnâme ”   adlı eserleri ve birçoğu günümüze ulaşmayan çeşitli kaynaklardan faydalanmıştır. Eser, kozmografya hakkında bir giriş, üç esas bölüm ve bir hâtimeden oluşur. Birinci bölümde, mineraller, botanik ve zoolojiyle ilgili bilgiler; ikinci bölümde insanın vücut yapısı, ahlakî vasıfları ve melekeleri hakkında bilgi verilmiştir. Üçüncü bölüm coğrafyaya ayrılmış olup, dört kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısımda Mekke, Medine, Kudüs ve Mescid- i Aksa, ikinci kısımda İran coğrafyası, eyalet, vilâyet, kaza, nahiye ve kö yleri, yolları ve hududları, nehirleri, deniz ve gölleri, maden ve mineralleri; üçüncü kısımda İran’a komşu ülkeler ve dördüncü kısımda da diğer bazı ülkelerin coğrafî durumu hakkında bilgi verilmektedir. Hatime ise “  Acâ’ibü'l  -mahlûkât  ”a dairdir. Müellif, kendisinden önce yazlan eserlerden derlediği bilgilere önemli ilaveler yapmıştır. İlhanlılar hakkında verdiği bilgiler, devletin resmî vesikalarına dayanmakta olup, eserin asıl önemli bölümleri kendi müşahedelerine ve belgelere dayanan bu bilgilerdir. Selç uklular hakkındaki bilgiler ise “  Risâle- i Melikşâhî  ” ve “Risâle - i Senceriyye” gibi günümüze ulaşmayan kitaplardan alınmış olması bakımından büyük önem arz etmektedir.   4  Târîh- i Güzîde’nin kaynaklarının tam listesi için bkz., Hamdullah Mustawfi -i Qazwini, The Tarikh-i Guzida or "Selected History"  , Gibb Memorial Series, Vol: XIV/2, Leiden:London 1913.; (Abstract Of Contents Of The Tarikh-i Guzida), s.1-2.   Erkan GÖKSU 154 tarihinden sonra 1329- 30 (H.730)’a kadar gelen olayları da kaydettiği görülmektedir. Eserin Edward G. Browne 5   ve Abdu’l - Hüseyin Nevâ’î tarafından yapılan iki neşri bulunmaktadır. 6   Târîh-i Güzîde ’nin dördüncü bâbının ikinci faslı “  Zikr- i Pâdişâhân -i Sâmâniyân ” başlığıyla Sâmânîlere ayrılmıştır. Eserin sözkonusu bahsinin tercümesi şu şekildedir  7 : [TERCÜME] Pâdişâhân -i Sâmâniyân   (Sâmânî pâdişâhları) dokuz kişi olup melikliklerinin müddeti yüz iki sene, altı ay, yirmi gün idi. Sâmân, Behrâm- ı Çûbîn’in nesli nden olup onun nesebi Sâmân Hudât 8  bin Cusmân bin Tugmâs/Tagmâs bin Nûserd/Nûsred bin Behrâm Çûbîn idi 9 . Onun 5  Hamdullah Mustawfi-i Qazwini, The Tarikh-i Guzida or "Selected History"  , Compiled in A.H. 730 (A.D. 1330) and now abridged in English from a manuscript dated A.H. 857 (A.D. 1453) by Edward G. Browne; with indices of the facsimile text by R.A. Nicholson, Gibb Memorial Series, Vol: XIV/1, Leiden: London 1910. [Bu neşir esas alınarak eserin İngilizce tercümesi de yapılmış ve 1913’de aynı seride yayınlanmıştır]   6  Bkz. Hamdullah Müstevfî-i Kazvînî, Târîh-i Güzîde , (Neşr. Abdu’l - Hüseyin Nevâ’î), Tahran 1362. 7   Tercüme yapılırken, Abdu’l - Hüseyin Nevâ’î neşri esas alınmıştır. Not ve açıklamalar tarafımızdan eklenmiştir.   8  en-  Narşahî’ye göre ona Sâmân Hudât demelerinin sebebi, bir köy binâ etmesi/kurması ve ona/o köye Sâmân adını vermiş olmasıdır. Emîr  - i Buhârâ’ya Buhâr Hudât dedikleri gibi ona da o adı   vermişlerdir. (en -  Narşahî (Ebû Ca‘fer Muhammed en -  Narşahî), Târih-i  Buhârâ , (Charles Schefer,  Description Topographique et Historique de Boukhara ), Paris 1892, s.57.) Yâkût el- Hemevî’ye göre Sâmân, Semerkand civarında bir köydür. (Yâkût el-Hemevî,  Mu‘cemü’l  -Büldân , III, Beyrut 1397/1977, s.122). Richard N. Frye, Sâmânoğulları ailesinin kaynaklarda ilk defa Horâsân’da görüldüklerini gerekçe göstererek bu yerin Mâverâü’n - nehr’de değil Horâsân’da olması gerektiğini belirtmektedir. (Richard N. Frye, “The Sâmânids”, The Cambridge History of Iran, Cambridge , 1993, IV, s.136). 9   Kaynaklarda Sâmânoğullarının kökeni genellikle Sâsânî hükümdarı Behrâm Çûbîn (Behrâm Gûr/Behrâm Cûr)’e bağlanır. [en -  Narşahî, s.58; Gerdîzî (Ebû Sa‘îd Abdu’l -hayy b. Dahhâk b. Mahmûd), Târîh- i Gerdîzî (Zeynü’l  -Ahbâr),   (Tashîh ve Mukâbele: Abdu’l -hayy Habibî), Tahran 1363, s.319- 322; İbnü’l -Esîr, el-  Kâmil fi’t  -Târîh Tercümesi , VII, (Çev: Ahmet Ağırakça), İstanbul 1989, s.232); İbnü’l -Cevzî, el-Muntazam , IV, El- Mektebetü’ş - Şâmile: [DVD] ., s.19; es- Sem‘anî, el-Ensâb , III, El- Mektebetü’ş - Şâmile: [DVD]., s.201; İbn Haldûn, Târîhu İbni Haldûn , IV, El- Mektebetü’ş - Şâmile: [DVD] ., s.333; Yâkût el-Hemevî, III, s.122- 123; Ebû’l -Fidâ, el-  Muhatasar fi Ahbâr’il  -  Beşer  , I, El- Mektebetü’ş - Şâmile: [DVD] ., s.182; Mîrhond (Muhammed Hândşâh b. Mahmûd), Târîh- i Ravzatu’s -Safâ , IV, (Tashîh ve tahşiye: Cemşîd Kiyânfer),Tahram 1385. , s.2813). Bunun dışında Reşîdü’d - dîn’in Câmi‘ü’t  -Tevârîh ’i gibi birkaç kaynakta da Sâmânoğullarının Oğuz yani Türk menşeli olduklarına dair bir rivâyet mevcuttur.   TÂRÎH- İ GÜZÎDE’YE GÖRE SÂMÂNÎLER    155 ecdâdı, İslam’dan önce Mâverâü’n - nehr’in hâkimleri idi 10 . İslam’dan sonra 11  felek, ordu sahibi Sâmân’ın babasına muhalif oldu ve deveciliğe (sârbânlık) düşürdü. Büyük bir mücevher olan Sâmân, devecilikten başını kaldıramıyordu. Bir gün, bir gürültü ile şu beyitleri işitti: (Reşîdü’d -dîn Fazlullâh, Câmi‘ü’t  -Tevârîh (Gazneliler Bahsi) , II/4, (Neşr. Ahmed Ateş), TTK Yay, Ankara 1999, s.3) Ancak başta Frye olmak üzere pek çok araştırmacı, bunun  pek mümkün olmadığını ve bu rivâyetin, Sâmânoğullarını Ef  talitlere veya Türklere  bağlamak için sonradan ortaya atılmış olabileceğini ileri sürerek Sâmânoğullarını İrân - Sâsânî menşeli bir hanedan olarak kabul etmişlerdir. (Frye, “The Sâmânids”, s.136; Barthold, Türkistân , s.225 ). Bununla beraber Sâmânoğullarını Behrâm Çûbin’e bağlayan rivâyetin tenkide açık olduğu ortadadır. (Hasan Kurt, “Devlet Kurma Sürecinde Sâmânoğulları”,  AÜİFD , XLIV/2 (2003), s.110- 111). Nitekim Sâmânoğullarıyla ilgili en yeni çalışmaları yapan Shamsiddin S. Kamoliddin ve Aydın Usta gibi araştırmacılar, muasır kaynaklarda zikredilen Sâmânoğullarını Behrâm Çûbin’e çıkaran şecere silsilesinin, birçok Ortaçağ devletinde tesadüf edilen “yeni hanedanların, meşruiyetlerini daha sağlam bir zemine oturtmak ve güçlendirmek için kendilerini eski hükümd ar sülalelerine bağlamak geleneği”nin bir neticesi olduğu, dolayısıyla bu şecerelere dayanarak Sâmânoğullarının kökenini Sâsânîlere bağlamanın doğru olmadığı düşüncesindedirler. Gerek Shamsiddin S. Kamoliddin ve gerekse Aydın Usta’nın birçok araştırmacının   gözünden kaçan muhtelif hususları irdelemek suretiyle ulaştıkları netice, Sâmânoğullarının Türk menşeli olduklarıdır. (Shamsiddin S. Kamoliddin, “ To the Question of the Origin of the Sâmânids”, Transoxiana , 10, (Julio 2005); Aydın Usta, Şamanizim’den Müslümanlığa Türklerin İslamlaşma Serüveni: Sâmânîler Devleti (874/1005) , İstanbul 2007, s.65 -76) 10   Yukarıda zikredildiği üzere Sâmân köyünün Mâverâü’n - nehr’de olduğu kaydedilmektedir. Buna karşılık en -  Narşahî’nin verdiği bilgilerden anlaşıldığı kadarıyla Sâm ânoğullarının ceddi/atası olan Sâmân Hudât, Horâsân bölgesinde yer alan Belh’te hüküm sürmekte idi. Daha sonra buradan kaçarak Emevî Halîfesi Hişâm b. Abdu’l -melik döneminde Horâsân valisi tayin edilen (106/724) Esed bin Abdullah el- Kasrî’nin yanına Merv’e   gelmişti. Esed bin Abdullah onu iyi karşılamış, himâye etmiş ve onun düşmanlarını kahrederek Belh’i tekrar ona vermişti (en -  Narşahî, s.57). Bu rivâyetlere dikkat çeken bazı yazarlar, Sâmânoğullarının ilk faaliyet sahasının Mâverâü’n - nehr değil, Horâsân ol duğunu ileri sürmüşlerdir. (Frye, “The Sâmânids”, s.136). Hasan Kurt ise, mevcut rivâyetin başka belgeler olmaksızın böyle bir ihtimali teyit etmekte yetersiz kaldığını belirtmektedir. Ona göre “Esed b. Sâmân’ın oğullarının daha ziyâde Semerkand ve çevresi nde yönetici tayin edilmeleri, siyasî ve askeri güçlerini Mâverâü’n - nehr’den almaları, diğer ihtimalin de göz ardı edilmemesini gerektirmektedir. Bu nedenle Sâmânoğullarının, bir İranlı olarak değil, hâkim oldukları Mâverâü’n - nehr coğrafyasının insanları olarak değerlendirilmesi daha mantıklı görünmektedir.” (Kurt, “Devlet Kurma Sürecinde Sâmânoğulları”, s.110)   11  en-  Narşahî, Sâmân Hudât’ın Emevîler döneminde Horâsân valiliği yapan Esed bin Abdullah el- Kasrî sayesinde Müslüman olduğunu zikretmiştir (en -  Narş ahî, s.57). Bu kayda rağmen Sâmân Hudât’ın ne zaman İslâmiyet’i kabul ettiği ihtilaflıdır. Bazı kaynaklarda Sâmân’ın Halîfe Me’mûn’un Horâsân valiliği sırasında ve onun vasıtasıyla Müslüman olduğunu zikretmişlerdir. (Kurt, “Devlet Kurma Sürecinde Sâmânoğulları”, s.110)